Kültür & Sanat

OSMANİYE’NİN GAZETECİLERİ

Her gün ağıt yakar olduk
Hop oturup kalkar olduk
Uyanmaya korkar olduk
Tüm sabahlar kara çünkü.
Kâh şahlandık, kâh bekledik
Koşacakken emekledik
Hep kurtarıcı bekledik
Biz gelmeyiz zora çünkü.
Bu dörtlükler; bu inilti, bu feryat, bu isyan, bu kahır… Kitapları yüzbinler satan, ünü ülke sathına yayılmış bir şaire değil, hiç kimsenin dikkatini çekmeden içimizde yaşayan, sıkıntılarını volkan gibi yüreğinin lavlarında eriten, mütevazı, mahzun, centilmen bir insana “Osmaniyeli Gazeteci Hüseyin ÜNALDI’ ya” aittir. Hüseyin ÜNALDI bir zamanlar İstanbul’da yaşıyordu. Türkiye’nin en ünlü yazarları ile de dosttu. İstanbul da kalsaydı hele birde solcu olsaydı! Nobel’e aday gösterilen ikinci Osmaniyeli herhalde Hüseyin ÜNALDI olurdu.
Bir Asım ERKOÇAK’ ın, bir Bahri COLPAN’ ın ulusal medyada yer alan meşhur gazetecilerden, yazarlardan hiçbir eksiği yoktur. Ah biraz sabretselerdi biraz zora katlansalardı. Ayrılmasaydı ERKOÇAK  Ankara’dan COLPAN İstanbul’dan. İlimizdeki tek  “ SİYASET KULİSİ” köşesinin değerli yazarı Selahattin BALCILAR gibi yazarların da hakkını teslim etmek lazım…
Gazetesiyle, dergisiyle, radyosuyla, televizyonuyla Anadolu Basınını bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Belediye Başkanları Birliği Genel Başkanı olmam dolayısıyla ülkemizin her yöresindeki Belediye Başkanları ile görüşmemizde sohbetin konusu hemen “Yerel Medya” ve “ Futbol takımları” konusuna gelmektedir. Üç aşağı beş yukarı her tarafta durum (sorunlar, sıkıntılar) aynı. Medyanın yerel yönetimlerden beklentisi çok yüksek, hele Osmaniye gibi ekonomik ve sosyal yönden az gelişmiş illerde her şey valilik, belediye gibi kamu kurumlarından beklenmektedir.
Çukurova’da medyanın çok eski bir tarihi vardır. Kurtuluş savaşında “Yerel Basın” çok önemli bir rol üstlenmiştir. 1918 yılında yayın hayatına başlayan “Yeni Adana” gazetesinin bana çok ilginç gelen bir hikayesi vardır. Adana Fransızlar tarafından işgal edilince, gazetenin makineleri istasyondaki bir tren vagonuna taşınıyor. Daha sonra vagon Pozantı’ya getiriliyor. Gazete yayın hayatına Pozantı’daki vagondan devam ediyor. Gazeteyi çıkartanlar bir sabah istasyona geldiklerinde vagonu yerinde göremiyorlar. Arayıp taramalar sonucunda vagonu ıssız bir yurt köşesinde “Belemedik İstasyonunda” buluyorlar. Vatanseverler gazeteyi çıkarmaya devam ediyorlar.
Ne çalışanları nede sahipleri bu işten pek ekmek yiyemezler. Zengin olanı da pek yoktur ama gazetecilik, radyoculuk, televizyonculuk bir aşktır. Bir sevdadır.
İçinde bulunduğumuz bu iletişim çağında; internet medyasının, sanal alemin, Twitterin, facebookun bu kadar yaygınlaştığı ortamda, globalleşen dünyada; eski usul çalışan yerel medyanın işi giderek daha da güçleşmiştir.
Anadolu basınının teknolojisi çok zayıftır. Birçok gazete miadını doldurmuş, ıskartaya ayrılmış, büyük şehirlerde artık kullanılmadığı için taşraya satılmış makinelerle basılmaktadır. Çoğu mahalli gazete matbaasında çalıştırılacak kalifiye eleman bile bulamamaktadır.
Tüm sıkıntılarına, imkânsızlıklarına rağmen insanlar niçin basın mesleğinde yer almak isterler?
Bunun temel sebebi; basının popülerliği ve prestijidir. Medya mensupları; genellikle sözleri dinlenen, kendisine danışılan, kanaatleri dikkate alınan kişilerdir. Yöredeki kararlarda etkili olma özellikleri vardır.
Özgür yerel medyanın temel işlevi; kendi bölgelerindeki olaylardan, gelişmelerden insanları haberdar etmektir.
Medyanın bazen de art niyetli ellerde bir silah olarak, şantaj aracı olarak kullanıldığı görülmektedir. Böylelerine medya demek medyaya hakaret olur. Kötü amaçlarla kullanılan medya silahı ters teper. Bunlar bir süre sonra kaybolup giderler.Bir Arap ata sözünde “Yalan öyle bir oktur ki hedefini değil atanı yaralar” denilmektedir.
Toplumun temel değer yargılarına, genel ahlak ilkelerine aykırı hareket edenlerin, utanılacak, gizlenecek “kirli çamaşırları” olanların, Allah’tan ve adaletten korkmayanların en büyük korkuları basın (medya) organlarıdır. Medya da olumsuz bir haberlerinin çıkmaması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmazlar!…
Osmaniye’mizde ve ilçelerimizde gerçekten çok iyi çok değerli gazeteciler, radyocular, televizyoncular var. İsimlerini tek tek saymam mümkün değil. Ulusal basındaki tanınmış isimlerden hiçbir eksiklikleri yoktur. Medya mensubu arkadaşlarımızın, cemiyet, cemaat, sağ- sol vesaire ayırım yapmadan bir araya gelerek “bir beyin fırtınası” gerçekleştirmesi “Dünya Medyası, Türkiye Medyası nereye gidiyor biz neredeyiz” bunları tartışmasının gerektiği kanaatindeyim.
Ulusal medya hızla trend kaybederken; gazetelerin okuyucuları, televizyonların seyircileri giderek azalırken yerel medyanın bunlardan etkilenmemesi mümkün değildir. Globalleşen dünyada kaybolan yerel lezzetler gibi yerel medya da bir nostalji olarak kalmasın.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu