BİLTEPELİ ÖĞRENCİLERİN BOLU GEZİSİ
Özel Biltepe İlköğretim Okulu 7. Sınıf öğrencileriyle Bolu gezisi düzenlendi. Geziye 40 öğrenci, 4 öğretmenle katılan kafilenin heyecanına onları uğurlamaya gelen veli ve idareciler de katıldı.
Emrah KARAÜCE’nin kaleminden gezi….
” 29 Mart saat 20.30’da Özel Biltepe Okullarından hareket ettik. Uzun ve bir o kadar da yorucu bir yolculuğun ardından sabah saatlerinde Bolu’ya ulaştık. Bolu’da soğuk sayılabilecek bir havada kahvaltı yapılacak tesise doğru hareket ettik. Aslına bakılırsa acıktığımızı da orada fark ettik. Açık büfe kahvaltının zengin menüsü kafilenin yüzünü güldürdü. Özellikle peynirlere bir parantez açmak gerekiyor. Lezzeti hala damaklarımızda…
Kahvaltının ardından ara vermeden Kartalkaya Kayak Merkezine doğru yola koyulduk. Öğrencilerin sabırsızlığının tavan yaptığı bu yolculuk sırasında Bolu’nun muhteşem doğasını seyre daldık. Yaklaşık bir saat sonra Kartalkaya’ya ulaştık. Otobüsten iner inmez kendimizi kar topu savaşının içinde bulduk. Bir yandan manzaranın büyüsüne kapılırken diğer yandan kar toplarından kaçmaya çalışmak pek de kolay olmadı. Sırada kayak keyfi vardı. Kiralanan kızak ve kayaklarla kar pistine geçtik. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjimizle karın keyfini çıkarmaya başladık. Tepelerden başlayan kızakla kayma işi bir anda yarışa dönüşüvermişti. Kartalkaya’nın soğuğuna aldırış etmeden doyasıya karın keyfini çıkardık.
Sıradaki durağımız Gölcük…
Yolculuk sırasında yine kendimizi doğanın güzelliğine bıraktık. Gölcük, bizi bembeyaz örtüyle karşıladı. Donmuş göl yüzeyi, eşi benzeri bulunmayan bir güzellik sergiliyordu bizlere. Gölcük yürüyüş parkurunda doğayla iç içe bir gezintiye çıkıverdik. Burası piknik alanları, eşsiz büyüklükteki ağaçları ve çeşitli kuş sesleriyle başımızı döndüren bir yerdi. Açlığımızı tur rehberlerimizin hazırladığı sucuk ekmekle gidermeye çalıştık. Sonunda konaklayacağımız otele doğru yola koyulduk. Otelimiz daha giriş kısmından bir müzeye benziyordu. Çeşitli antika eşyalar otelin birçok yerinde sergileniyordu. Eski dikiş makinesi, radyo, ütü ve buna benzer birçok antika eşya hemen gözümüze çarpıyordu. Otele yerleşirken yorgunluğumuz hat safhadaydı. Akşam yemeğine kadar dinlenmek bu yorgunluğumuza ilaç gibi geldi.
30 Mart Cuma saat 20.00’de ilk akşam yemeği. Çorbayla başlayan menü, ızgara tavuk, patates kızartması, pilav ve salatayla devam etti. Yemekte yöresel bir yemek olan kaz dolmasının tadına bakma şansını yakaladık. Bir daha tatmak istemeyeceğimiz bir yemek olduğu konusunda hemfikirdik.
Yemeğin ardından otelimize yaklaşık 5 km uzaklıktaki alışveriş merkezine gittik. Burası buz pisti, çocuklar için oyun salonu ve birçok mağazanın olduğu büyük bir alışveriş merkeziydi. Öğrencilerimizin büyük kısmı oyun salonunda eğlencenin keyfini sürdüler. Burada yaklaşık iki saat doyasıya eğlenip otelin yolunu tuttuk. Ve uzun bir günün ardından uyumak en büyük ihtiyacımız olmuştu.
31 Mart Cumartesi.
Sabah kahvaltısı için 8.00 ‘de otelin yemek salonunda buluştuk. Bolu’da süt ve süt ürünlerinin çok lezzetli olduğunu söyleyebilirim. Belki de bu yüzden kahvaltıda en çok peynir çeşitlerinden tattık. Saat 9.00’da İzmit’e doğru yola koyulduk. İlk durak Maşukiye… Doğa ile baş başa bir yer. Tur rehberimizin anlattığına göre Osmanlı döneminden bu yana önemli bir yerleşim merkeziymiş. Eski adı Maşuk-ı yer olan bölgeye zamanla Maşukiye denmeye başlanmış. Maşukiye, aşıkların buluşma yeri anlamına geliyormuş.
Maşukiye, doğadan bir kesit sunuyordu bizlere. Kısa bir doğa yürüyüşü hepimizin yüzünü güldürmüştü. Öğle yemeği için çok uygun bir yerdi. Yemekler biraz gecikse de manzarayı seyretmenin keyfi açlığımızı unutturmuştu.
Yemeğin ardından Sapanca Gölüne doğru yola koyulduk. Kısa bir yolculuğun ardından Sapanca’ya ulaştık. Burasının göl olduğuna inanmak biraz güç; çünkü daha çok bir denize benziyordu. Sahil kasabalarını andıran yerleşim yeri, gölü adeta bir deniz havasına büründürmüş. Kafeler, restoranlar, yürüyüş parkurları ve muhteşem manzarasıyla Sapanca, beğenimizi daha ilk dakikadan kazanmıştı. Sapanca’da deniz bisikleti ile gölün keyfini doyasıya çıkardık. Güneşin içimizi ısıtan gülümsemeleri Sapanca’da ayrı bir keyif verdi bizlere. Artık otelimize dönme zamanı geldi.
Otelde biraz dinlendikten sonra akşam yemeğine geçtik. Bolu’nun aşçıları meşhur diye biliyorduk; ama sanırım bu aşçılardan bizim otelde bulunmuyordu. Yemekleri yedikçe “Ah memleket yemekleri olsa” demeden edemedik. Yine de bu güzel ortamı etkileyecek kadar kötü değildi yemekler.
Yemeğin ardından yine otelimizin yakınındaki alışveriş merkezine gidip stres attık. Bu kez öğrencilerin oyun keyfine biz öğretmenler de katıldık. Çocuklarla basketbol yarışması, çarpışan otomobil ve birçok atari oyununu oynayıp doyasıya eğlendik. Hala çocuk kalan yanlarımızın olduğunu görmek güzeldi.
Son gecemiz için otelin yolunu tuttuk. Yorgunluğumuz yine tavan yapmıştı. Göz kapaklarımızın ağırlığını kaldıramaz olmuştuk. Sabahın erken saatlerinde uyanmak zor olsa da dönüş yolculuğu için gecikmememiz gerekiyordu. Saat 9.00’da dönüş yolculuğumuz başladı. Abant Gölünün eşsiz manzarası eşliğinde başlayan dönüş yolculuğumuz Ankara, Konya, Aksaray, Adana istikametinde devam etti.
Bolu gezisi öğrencilerimiz için çok eğlenceli olmasının yanında eğitici olmasıyla da amacına ulaştı diye düşünüyorum. Öğrencilerimizin büyük kısmı ilk kez ailelerinden ayrı, yatılı bir geziye katılıyordu; ama hiçbiri bu eksikliği hissetmedi. Hatta kendi ayakları üzerinde duruyor olmanın verdiği gurur gözlerinden okunuyordu.
Otobüsümüz eve doğru hareket ederken uzun yıllar unutulmayacak bir geziye şahit olmanın verdiği mutluluk öğrenci ve öğretmenlerin yüzünden okunuyordu.
Emrah KARAÜCE